İftira yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmek demektir. Burada fail işlemediğini bildiği halde başka bir kişiye fiil isnat etmektedir.
TCK m. 267 kanunda işlemediğini bildiği halde denilmesi suretiyle iftira suçunun özel kast ile işlenebilen bir suç olduğu açıktır. İftira suçunun oluşabilmesi için failin özel kast ile hareket etmesi gerekmektedir. Buradaki özel kast şu anlamdadır; yani fail mağdur hakkında bir soruşturma veya kovuşturma başlatılmasını veya mağdur hakkında idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak amacıyla hukuka aykırı bir fiil isnat etmelidir. Örneğin bir eve, ev sahibinden farklı bir kişinin pencereden girmeye çalıştığını varsayalım. Bu kişinin hırsızlık amacıyla girdiği düşünülebilir. Böyle bir durumda şikayetçi olunduğu takdirde, o kişinin ev sahibinin sağlık problemleri sebebiyle bayıldığı bu yüzden de pencereden girmeye çalıştığı, ev sahibini tanıdığı anlaşılırsa iftira suçu oluşmaz. Çünkü iftira ancak özel kast ile işlenebilen bir suçtur.
İftiraya uğrayan kişinin Cumhuriyet Başsavcılığına vereceği dilekçe ile suç duyurusunda bulunur. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma yürütülerek deliller toplanır. Soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısı şüpheli hakkında suçu işlediğine dair yeterli şüphe ve delil elde ederse şüpheli hakkında iddianame düzenleyerek bu iddianameyi görevli asliye ceza mahkemesine gönderir. İddianamenin kabulü ile birlikte şüpheli hakkında ceza davası açılır ve şüpheli ceza davası açıldıktan sonra sanık sıfatına sahip olur. Yeterli şüphe, suç şüphesi altındaki kişinin yargılama neticesinde mahkum olma ihtimalinin, beraat etme ihtimalinden yüksek olmasına denilmektedir. Cumhuriyet savcısı ceza davası açmak için yeterli şüphe mevcut olmadığı kanaatindeyse kovuşturmaya yer olmadığı kararı verir ve bu kararı şikayetçi kişiye tebliğ eder. Şikayetçi, kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararın kendisine tebliğinden itibaren 15 gün içinde bu karara itiraz edebilir.
-Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
- Fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması halinde, ceza yarı oranında artırılır.
- Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
-Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.
-Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; hükmolunur.
- Mağdurun mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, verilecek ceza yarısı kadar artırılır.
- İftira suçundan dolayı dava zamanaşımı, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten başlar.
-Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilan olunur. İlan masrafı, hükümlüden tahsil edilir.
İftira davaları hem ceza davasının hem de hukuk davasının konuları arasında yer almaktadır. İftiraya uğrayan kişi, uğramış olduğu bu haksız iftira nedeniyle hukuk mahkemelerine iftira tazminat davası açarak manevi hak talebinde bulunabilir. İftira sebebiyle kişilik haklarında oluşa toplum önünde küçük düşme, kişinin duymuş olduğu elem ve üzüntü uğranılan manevi zarar olarak değerlendirilmektedir. Manevi tazminat, kişinin uğramış olduğu haksız fiil nedeniyle üzüntü, elem duyması, kişilik haklarının zedelenmesi sonucu belli bir tazminat ödenmesinin talebidir. Türk Borçlar Kanunu’nun 56. ve 58. maddesinde düzenlenmiştir.
İftira sebebiyle açılacak manevi tazminat davası kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir olay olduğu için, bunun sonucunda iftira suçunun mağdurunda bir acı, üzüntü, elem ve kedere neden olmaktadır.
-İftira ile kişisel bir değere yönelik saldırının olması
-İftira ile hukuka aykırı olarak gerçekleştirilmiş olması
-İftira ile manevi bir zararın ortaya çıkmış olması
-İftiradan sorumlu tutulacak olan kişinin iftira atma kastıyla hareket etmesi
-İftira ile ortaya çıkan manevi zarar arasında uygun nedensellik bağı olması
İftira suçu sebebiyle açılacak ceza davalarında görevli mahkeme olan Asliye Ceza Mahkemesidir
İftira sebebiyle açılacak manevi tazminat davalarında görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesidir
Tazminat kavramı hukuka aykırı bir hareket sonucunda meydana gelen veya haksız bir eylem ile meydan gelen ya da kasıtlı veya kasıtsız olarak maddi ve manevi zararların ortaya çıkması sonucunda bu zararların ödenmesine anlamına gelmektedir. Zarar; hukuk tarafından korunan maddi ve manevi varlıklarında kendi isteği dışında meydana gelen olumsuz farklılıklar veya azalmalar şeklinde tanımlanabilir. Bir eylem hukuka aykırılık oluşturmasına rağmen bir zarar meydana gelmemişse, maddi tazminatın söz konusu olması durumundan bahsedilemez. Yani hukuka aykırılık oluşturan bir durum zarar doğurmamış ise bu maddi tazminatın bulunmadığı anlamına gelir.