Tazminat hukuku haksız fiiller ya da farklı sebeplerden dolayı ortaya çıkan tazminat anlaşmazlıklarına konu olur. Tazminat hukuku ile ilgili olarak maddi tazminat davası ve manevi tazminat davası olan iki tür tazminat davası bulunmaktadır.
Maddi tazminat davasının ölüm sonucunda meydana gelen destekten yoksun kalma, maluliyet, işgücü kaybı, kasten veya taksirle yaralama gibi bedensel zararlardan ortaya çıkabileceği gibi mal varlığında meydana gelen zararlardan da maddi tazminat davası açılabilir.
Manevi tazminat davası ise haksız bir fiil veya eylem sonucunda davacı olan kişinin ruhsal bütünlüğünde meydana gelen elem ve üzüntünün giderilmesi amacıyla açılır.
Tazminat hukuku ile ilgili olan davalar ile ise Tazminat Davası Avukatları ilgilenir. Samsun tazminat davası avukatı olarak hizmet veren hukuk büromuza ulaşarak destek alabilirsiniz.
Tazminat davalarının maddi tazminat davası ve manevi tazminat davası olarak iki farklı şekilde dava açılması mümkündür. Bu maddi ve manevi tazminat davalarının bazı çeşitleri vardır. Tazminat davaları ile Tazminat Davası Avukatı ilgilenir. Aşağıda tazminat davaları ile ilgili bazı başlıklara yer verilmiştir.
-Meslek hastalığı sebebiyle tazminat davası
-Haksız tutuklama gözaltı ve El koyma tazminat davası
-İş kazası tazminat davası
-Malpraktis tazminat davası
-Trafik kazası tazminat davası
-Boşanmada maddi ve manevi tazminat davası
-Kıdem tazminatı
-Buradaki dava türlerinden biriyle tazminat davası açmak isteyen kişilere Tazminat Avukatları danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir.
Tazminat kavramı hukuka aykırı bir hareket sonucunda meydana gelen veya haksız bir eylem ile meydan gelen ya da kasıtlı veya kasıtsız olarak maddi ve manevi zararların ortaya çıkması sonucunda bu zararların ödenmesine anlamına gelmektedir.
Zarar; hukuk tarafından korunan maddi ve manevi varlıklarında kendi isteği dışında meydana gelen olumsuz farklılıklar veya azalmalar şeklinde tanımlanabilir.
Bir eylem hukuka aykırılık oluşturmasına rağmen bir zarar meydana gelmemişse, maddi tazminatın söz konusu olması durumundan bahsedilemez. Yani hukuka aykırılık oluşturan bir durum zarar doğurmamış ise bu maddi tazminatın bulunmadığı anlamına gelir.
Maddi tazminatın oluşabilmesi için meydana gelen zarar ile hukuka aykırı olay arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Eğer hukuka aykırı olay ile zarar arasında neden sonuç ilişkisi bulunmuyorsa yine tazminatın istenilmesinden bahsedilemez.
Manevi zarar haksız bir fiil sonucunda kişilik haklarında meydan gelen zarardır. Bir kişinin şahıs varlığı maddi nitelikte olan ve maddi nitelikte olmayan kişisel değerlerinden meydan gelir. Bir kişinin maddi kişisel değerleri bedensel bütünlüğüdür. Bir kişinin maddi olmayan kişisel değerleri ise şeref haysiyet gibi kişisel hak ve değerleridir.
Samsun tazminat avukatı ile görüşerek açmak istediğiniz tazminat davası veya size karşı açılan tazminat davası konusunda bilgi alabilirsiniz.
Zarar hukuksal doktrinde farklı kavramlarla tanımlanmıştır. Hukukumuzda yer olan bazı zarar türleri maddi-manevi zarar, kişilere-nesnelere ilişkin zarar, doğrudan-dolaylı zarar, , gerçekleşmiş-gerçekleşecek zarar, olumlu-olumsuz zarar, somut-soyut zarar olarak sıralanabilir.
Tazminat davalarının açılma işlemleri ilgili mahkemeye başvuru dilekçesi ile başvuru yaparak başlatılmaktadır. Başvuru dilekçesi ile açılan dava sürecini profesyonel ve alanında uzman bir avukatın denetiminde yapılması hak kaybına uğranması engeller. Maddi ve manevi tazminat davası hukuk alanında sıklıkla karşılaşılan bir dava türüdür. Maddi tazminat ve manevi tazminat olarak ayrılmasına rağmen genellikle birlikte açılmaktadır.
Tazminat davalarının açılması farklı hukuki nedenlerle olabilmektedir. Bu hukuki olay ve sebepler; iş kazası, trafik kazası, boşanma davası, haksız sözleşme feshi, sözleşme ihlali, haksız fiil, doktor hatası (malpratiktis) tehdit, hakaret gibi nedenlerden dolayı tazminat davası açılabilmektedir. Bu nedenler sınırlı sayıda değildir. Atakum tazminat avukatı İlker Şahin iletişime geçebilirsiniz.
6098 sayılı Türk Borçlar kanununda sorumluluk ile ilgili olan durumları yer verilmiştir. Kanun içerisinde kusurlu sorumluluk ve kusursuz sorumluluktan ve bunların içinde yer alan kavramlardan bahsedilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar kanunu içerisinde haksız fiillerden doğan borç ilişkileri başlığı altında sorumluluk ile ilgili olan hükümlere ulaşmak mümkündür. Sorumluluk ile ilgili olarak ilk başta haksız fiilden bahsetmek kavramların anlaşılmasını kolaylaştırır. Hukuka aykırı bir fiili bir kişinin bir başka kişiye zarar vermiş olduğu durumda bu zararın giderilmesi gerekir.
Burada öncelikle hukuka aykırı bir fiilin söz konusu olması gerekir. Sonra bu hukuka aykırı fiil ile zarar arasında neden sonuç bağlantısı olması gerekir. İlliyet bağının mevcudiyeti söz konusu olması gerekir. Haksız fiil zarar veren kişinin hukuka aykırı bir fiille başkasının zarara uğramasına yol açması ile oluşuyor. Bunu örnek olarak Mağaza durumlardan bahsetmek mümkündür. Eğer bir kişi bir diğerinin aracına çarpar ve o kişinin aracının zarar görmesine sebep olursa burada haksız fiilin mevcut olduğundan bahsetmek mümkün olur. Bir diğer örnek olarak bir kişi bir başka kişinin bedensel zarara uğramasına sebep olursa yine burada da haksız fiil oluşur. Kanunumuzda bu haksız fiiller sebebiyle meydana gelen borç ilişkileri ile ilgili hükümlere yer vermiştir.
Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil ile bir başkasının zararına yol açan kişi bu zarara giderme yükümlülüğü altındadır. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralının olmaması hali mevcut olsa dahi ahlaka aykırı bir fiil ile Bir başkasına kasten zarar veren kişi bu zararı giderme yükümlülüğü altındadır. Burada öncelikle kusurlu olan kişinin hukuka aykırı bir fiille bir başkasına verdiği zararın giderilmesinden bahsedilmiştir. Haksız fiilin söz konusu olduğu durumlarda öncelikle bu durumun anlaşılması gerekir. Haksız fiil sonucunda meydana gelen sorumlulukta ilk durum kusur sorumluluğudur. Kusur temel bir kavram niteliğindedir. Haksız fiil içerisinde kişilerin sorumlu olmadıkları bazı durumlarda ortaya çıkan zararlar sebebiyle sorumlu tutulmaları mümkündür. Böyle bir durumun söz konusu olması kusursuz sorumluluğu meydana getirir. Her ne kadar ilk durum kusuru sorumluluğu olsa da kusursuz sorumluluk halleri de mevcuttur.
Zarar gören kişi zararın değil mi kendisine zarar uğratan kişinin kusurunu ispat etmelidir. Yani zarar gören kişi zararını ve ona zarar verenin kusurunu ispat etmek zorundadır. Kişinin uğramış oldu zararın miktarı eğer tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim olayların olağan akışına ve zarar gören kişinin almış olduğu önlemleri göz önünde bulundurarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak bilirler. Burada burundan zararın miktarının belli olmaması durumunda hâkim önemli bir rol oynar. Belirli olmayan miktarın belirlenmesi hâkim tarafından hakkaniyet uygun bir şekilde yapılır.
Hâkim tazminatın kapsamına ve ödeme biçimine bazı durumları göz önünde bulundurarak belirler. Hâkim durumun gereğini ve bununla birlikte kusurun ağırlığına göz önünde bulundurur. Yani tazminatın belirlenmesinde durumun gereği ve kusurun ağırlığı önem taşır. Tazminat bu durumların değerlendirilmesi ile belirlenir.
Bazı durumlarda tazminatın indirilmesi durumu söz konusu olabilir. Eğer zarar gören kişi zarar doğuran fiili rıza göstermiş ise ya da zararın doğmasında veya bu zararın artmasında etkili olmuşsa Hâkim tarafından tazminatın indirilmesi ya da bu tazminatın tamamen kaldırılması mümkün olabilir. Bununla birlikte zarar gören kişinin tazminat yükümlüsü olan kişinin durumunu ağırlaştırmış olması durumunda da hâkim tazminatı indirilmesine veya tamamen kaldırılmasına karar verebilir. Zararın meydana gelmesinde hafif kusuru bulunan tazminat yükümlülüğü olan kişi tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olursa ve hakkaniyet gerektirirse hâkim tazminatı indirebilir.
6098 sayılı Türk Borçlar kanunu içerisinde kusuru aranmayan sorumluluk halleri mevcuttur. Bununla birlikte başka kanunlarda da kusuru aranmaksızın hatta hukuku aykırılık söz konusu olmaksızın sorumluluğun düzenlendiği durumlar bulunmaktadır. Bu kusuru aranmayan sorumluluk halleri objektif sorumluluk olarak da adlandırılır. Kusuru aranmayan sorumluluk hallerinde bazı ortak noktalar mevcuttur. Sorumluluk şartları sorumluluğu düzenlemiş olan hükümlerin her birinde ayrı ayrı belirtilmiştir. Yani sorumluluğu gerektiren şartlar düzenlenen hükümlerin her birinde ayrı olarak belirtilmiştir. Sorumluluğun kapsamı bu hususta ki şartları belirleyen hükmün koruma amacı ile sınırlıdır. Bu sınırın dışında kalan zararların tazmin edilebilmesi hükmün kapsamı dışında kalır. Kanunun koruma amacı ile zarar arasında bir bağın bulunması gerekir. Bu bağı Sorumluluğa yol açan onaylar arasındaki nedensellik bağı ile karıştırmamak gerekir. Kusursuz sorumluluğu gerektiren şartların varlığı halinde ispat mağdur olan kişiye düşer. Yani eğer kusursuz sorumluluk söz konusuysa kusursuz sorumluluğun meydana gelmesini sağlayan koşulların mevcut olduğunu ispat etmek mağdur olan kişiye düşer. Davacı olan kişi ispat yükünü yerine getirdiği kabul edilen hallerde davalı kişinin sorumluluktan kurtulmasını sağlayacak bir sebebin varlığını iddia ederse bu iddiasını ispat etmesi gerekir. Böyle bir durumda kanun özen yükümlülüğüne dayanan sorumluluklar da gerekli özeni gösterseydi dahi zararın yine de meydana geleceğini ispat eden davalının sorumlu olmayacağını kabul etmektedir. Eğer özen yükümlülüğüne dayanan bir sorumluluk söz konusuysa kişiler gerekli özeni gösterse bile zarar yine de ortaya çıkacaksa Ve bu durum ispat edilmişse davalı olan kişi sorumlu olmaz.
Haksız fiil nedeniyle sorumluluk ancak fiilin sahibine aittir. Ancak Borçlar Hukukunda bir kimsenin başkasının haksız fiilinden sorumlu tutulabileceği istisnai haller belirlenmiştir. Bu haller
-Ayırt Etme Gücüne Sahip Olmayanların Hakkaniyet Sorumluluğu
-Adam Çalıştıranın Sorumluluğu
-Hayvan Bulunduranın Sorumluluğu
-Ev Başkanının Sorumluluğu
-Yapı Malikinin Sorumluluğu
-Taşınmaz Sahibinin Sorumluluğu
-Tehlike Sorumluluğu
-Motorlu Araç İşletenin Sorumluluğu
AYIRT ETME GÜCÜNE SAHİP OLMAYANLARIN HAKKANİYET SORUMLULUĞU
Hakkaniyet gerektiriyorsa; hâkim, ayırt etme gücü bulunmayan kişinin verdiği zararın, tamamen veya kısmen giderilmesine karar verir.
Ayırt etme gücüne sahip olmayanların sorumlulukları diğer kusursuz sorumluluk hallerinden farklı olarak hakkaniyet olgusuna dayanmaktadır.
ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU
Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz.
Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir.
Bir işin görülmesinde istihdam edenlerin, işin görülmesi sırasında 3. Kişilere verilen zararlardan kusurları bulunmasa bile sorumlu olmaları düzenlenmiştir. Çalışanın 3. Kişiye verdiği zarar, işin görülmesi sırasında ve işle ilgili olmalıdır.
HAYVAN BULUNDURANIN SORUMLULUĞU
Bir hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici olarak üstlenen kişi, hayvanın verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Hayvan bulunduran, bu zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse sorumlu olmaz. Hayvan, bir başkası veya bir başkasına ait hayvan tarafından ürkütülmüş olursa, hayvanı bulunduranın, bu kişilere rücu hakkı saklıdır.
Atakum tazminat avukatı İlker Şahin iletişime geçebilirsiniz.
Aile hâlinde yaşayan birden çok kimsenin oluşturduğu topluluğun kanuna, sözleşmeye veya örfe göre belirlenen bir ev başkanı varsa, evi yönetme yetkisi ona ait olur. Evi yönetme yetkisi, kan veya kayın hısımlığı, işçilik, çıraklık veya benzeri sebeplerle ya da koruma ve gözetme ilişkisi içinde ev halkı olarak bir arada yaşayanların hepsini kapsar.
Birlikte yaşayan kimseler evin düzenine tâbidir. Bu düzenin kuruluşunda ev halkından her birinin yararı adil biçimde gözetilir. Ev halkının her biri, özellikle öğrenimi, eğitimi, dinî inançları, meslek ve sanatı için gerekli özgürlükten yararlanır.
Ev başkanı, birlikte yaşayanların evdeki eşyasını özenle korumak ve güvenlik altında bulundurmakla yükümlüdür.
Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur.
Ev başkanı, ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanların kendilerini ya da başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
Zorunluluk hâlinde gerekli önlemlerin alınmasını yetkili makamdan ister.
Atakum tazminat avukatı İlker Şahin iletişime geçebilirsiniz.
YAPI MALİKİNİN SORUMLULUĞU
Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. İntifa ve oturma hakkı sahipleri de, binanın bakımındaki eksikliklerden doğan zararlardan, malikle birlikte müteselsilen sorumludurlar.
Sorumluların, bu sebeplerle kendilerine karşı sorumlu olan diğer kişilere rücu hakkı saklıdır.
Bir başkasına ait bina veya diğer yapı eserlerinden zarar görme tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu tehlikenin giderilmesi için gerekli önlemlerin alınmasını hak sahiplerinden isteyebilir.
Kişilerin ve malların korunması hakkındaki kamu hukuku kuralları saklıdır.
Atakum tazminat avukatı İlker Şahin iletişime geçebilirsiniz.
TAŞINMAZ SAHİBİNNİ KUSURSUZ SORUMLULUĞU
Bir taşınmaz malikinin mülkiyet hakkını bu hakkın yasal kısıtlamalarına aykırı kullanması sonucunda zarar gören veya zarar tehlikesi ile karşılaşan kimse, durumun eski hâline getirilmesini, tehlikenin ve uğradığı zararın giderilmesini dava edebilir.
Hâkim, yerel âdete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan zararların uygun bir bedelle
denkleştirilmesine karar verebilir.
TEHLİKE SORUMLULUĞU
Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.
Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde tutulduğunda, bu işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu sonucuna varılırsa, bunun önemli ölçüde
tehlike arzeden bir işletme olduğu kabul edilir. Özellikle, herhangi bir kanunda benzeri tehlikeler arzeden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu öngörülmüşse, bu işletme de önemli ölçüde tehlike arzeden işletme sayılır.
Belirli bir tehlike hâli için öngörülen özel sorumluluk hükümleri saklıdır. Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin bu tür faaliyetine hukuk düzenince izin verilmiş olsa bile, zarar görenler, bu işletmenin faaliyetinin sebep olduğu zararlarının uygun bir bedelle denkleştirilmesini isteyebilirler.
Atakum tazminat avukatı İlker Şahin iletişime geçebilirsiniz.
MOTORLU ARAÇ İŞLETENİN SORUMLULUĞU
İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu
Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.
Motorlu araç ölüme veya yaralanmaya sebebiyet vermiş ise, kazaya karışan aracın başkalarına devir ve temliki veya üzerinde bir hak tesisini önlemek amacıyla olaya el koyan Cumhuriyet Savcılıklarınca, aracın tescilli olduğu tescil kuruluşuna trafik kaydı üzerine şerh düşülmesi için talimat verilir. Kaza anı ile Cumhuriyet Savcılığınca trafik kaydı üzerine şerh düşülmesi arasında geçen süreler içinde kötü niyetle yapılan araç tescilleri hükümsüz sayılır. Şerhin konulduğu tarihten itibaren bir ay içerisinde, şerhin kaldırıldığına veya devamına ilişkin mahkeme kararı ibraz edilmediği takdirde bu şerh hükümsüz sayılır.
İşletilme halinde olmayan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı işletenin sorumlu tutulabilmesi için, zarar görenin, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun kazaya sebep olduğunu ispat etmesi gerekir.
İşleten ve araç işleticisi teşebbüs sahibi, hakimin takdirine göre kendi aracının katıldığı bir kazadan sonra yapılan yardım çalışmalarından dolayı yardım edenin maruz kaldığı zarardan da sorumlu tutulabilir. Ancak, bu durumda işletici teşebbüs sahibinin sorumlu kılınabilmesi için kazadan kendisinin sorumlu olması veya yardımın doğrudan doğruya kendisine veya araçta bulunanlara yahut kazaya taraf olan üçüncü kişilere yapılması gerekir.
İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.
İşletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin, sorumluluktan kurtulması veya sorumluluğun azaltılması
İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur. Sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilir.
Yaralanan veya ölen kişi, hatır için karşılıksız taşınmakta ise veya motorlu araç, yaralanan veya ölen kişiye hatır için karşılıksız verilmiş bulunuyorsa, işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğu ve motorlu aracın maliki ile işleteni arasındaki ilişkide araca gelen zararlardan dolayı sorumluluk, genel hükümlere tabidir.
Zarar görenin beraberinde bulunan bagaj ve benzeri eşya dışında araçta taşınan eşyanın uğradığı zararlardan dolayı işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğu da genel hükümlere tabidir.
Zarar verenlerin birden fazla olması:
Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.
Birden fazla kişinin sorumlu olduğu durumlarda, bunlar arasındaki ilişki bakımından zarar, olayın bütün şartları değerlendirilerek paylaştırılır. Özel durumlar ve özellikle araçların işletme tehlikeleri, zararın iç ilişkide başka türlü paylaştırılmasını haklı göstermedikçe, işletenler ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahipleri kusurları oranında zarara katlanırlar.
Atakum tazminat avukatı İlker Şahin iletişime geçebilirsiniz.