Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.
Fiili ayrılık nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için bazı şartlar gerekmektedir. Bu şartlar;
- İlk Açılan Boşanma Davası Reddedilmiş Olmalı
- Reddedilen Boşanma Davasının Kesinleşmesinden İtibaren 3 Yıl Geçmeli
- 3 Yıllık sürede ortak hayatın yeniden kurulamaması gerekmektedir.
Fiili ayrılık nedeniyle boşanma davası yetkili ve görevli mahkemede açılmaktadır. Görevli mahkeme aile mahkemesi, aile mahkemesinin kurulmadığı yerlerde ise asliye hukuk mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla görevlidir. Yetkili mahkeme ise eşlerin son üç yıldır birlikte yaşamamaları sebebiyle son altı aydır birlikte oturdukları bir yer bulunmamadığı için fiili ayrılık nedeniyle boşanma davası eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
Kanundaki düzenleme evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir şeklindedir. Dolayısıyla fiili ayrılık nedeniyle boşanma davasını kim açabilir sorusuna her iki eş de açabilir şeklinde yanıt verilebilir.
Fiili ayrılık nedeni ile açılan boşanma davaların da boşanma davaları gibi yapılması gereken usuli işlemler bulunmaktadır. Fili ayrılık nedeniyle boşanma davalarında, dosyaya sunulan delillerin toplanması, mahkemenin iş yoğunluğu, adli tatil gibi süreçler davanın sonuçlanma süresini değiştirebilir.
Fiili Ayrılık Sebebiyle Açılan Boşanma Davasına Dayanak Olan ve Reddedilen Boşanma Davasını Açarak Boşanma Sebebi Yaratan Eş Münhasıran Bu Sebeple Kusurlu Kabul Edilir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/531 Esas, 2018/2542 Karar ve 26.02.2018 Tarih
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda tarafların Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesi uyarınca boşanmalarına, kadın lehine manevi tazminata hükmedilmiştir. Davacı-karşı davalı erkeğin açtığı dayanak davada, davanın kanıtlanamaması nedeniyle reddine karar verilmiş, kararda davacı-karşı davalı erkeğe kusur yüklenilmemiştir. Bu davadan sonra taraflar bir araya gelmemişler, taraflar arasında kusur olarak kabul edilebilecek yeni bir olay da yaşanmamıştır. Bu durumda; davacı-karşı davalı erkeğin boşanmaya sebep olan olaylardaki kusuru, ret ile sonuçlanan ilk davayı açıp birlikte yaşamaktan kaçınması ve boşanma sebebi yaratması olduğunun kabulü gerekir. Ancak, davacı-karşı davalı erkeğin tespit edilen bu kusurlu davranışı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmez. Açıklanan sebeplerle davalı-karşı davacı kadının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davalı-karşı davacı kadın yararına manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
İlk davanın reddi nedeniyle, ilk davanın açılmasından önceki olaylara dayalı olarak davacı kocaya bir kusur yüklenemez. İlk davanın açılmasından sonra tarafların biraraya geldikleri iddia edilmediği gibi, fiili ayrılık döneminde kocadan kaynaklanan ve ona kusur olarak yüklenebilecek yeni bir maddi olayın varlığı da kanıtlanamamıştır. Bu durumda; ilk davayı da açarak boşanma sebebi yaratan kadın tamamen kusurludur. Boşanmaya neden olan olaylarda kusurlu olan eş yararına maddi-manevi tazminat (TMK.m.174/1-2) ve yoksulluk nafakasına (TMK.m.175) hükmolunamaz.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/15060 Esas, 2013/28516 Karar, ve 04.12.2013 Tarih
Türk Medeni Kanununun 166/4 maddesine dayalı olarak koca tarafından açılan davada mahkemece, davacı kocanın güven sarsıcı davranışlar içerisine girdiği, başka kadınla görüştüğü ve evi terkettiği kabul olunarak tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, fiili ayrılığa esas Şişli 1. Aile Mahkemesi'nin E.20051208-K.2007/278 sayılı dosyasında, kadın tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasının, kadının kocadan kaynaklanan kusurlu davranışları affettiği gerekçesiyle reddedildiği ve kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. İlk davanın reddi nedeniyle, ilk davanın açılmasından önceki olaylara dayalı olarak davacı kocaya bir kusur yüklenemez. İlk davanın açılmasından sonra tarafların biraraya geldikleri iddia edilmediği gibi, fiili ayrılık döneminde kocadan kaynaklanan ve ona kusur olarak yüklenebilecek yeni bir maddi olayın varlığı da kanıtlanamamıştır. Bu durumda; ilk davayı da açarak boşanma sebebi yaratan kadın tamamen kusurludur. Boşanmaya neden olan olaylarda kusurlu olan eş yararına maddi-manevi tazminat (TMK.m.174/1-2) ve yoksulluk nafakasına (TMK.m.175) hükmolunamaz. Durum böyleyken; mahkemece davacı kocanın tam kusurlu olarak belirlenmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak da davalı kadının maddi ve manevi tazminat talepleri ile yoksulluk nafakası talebinin kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuş; bozmayı gerektirmiştir.