Tazminat hukuku haksız fiiller ya da farklı sebeplerden dolayı ortaya çıkan tazminat anlaşmazlıklarına konu olur. Tazminat hukuku ile ilgili olarak maddi tazminat davası ve manevi tazminat davası olan iki tür tazminat davası bulunmaktadır. Maddi tazminat davasının ölüm sonucunda meydana gelen destekten yoksun kalma, maluliyet, işgücü kaybı, kasten veya taksirle yaralama gibi bedensel zararlardan ortaya çıkabileceği gibi mal varlığında meydana gelen zararlardan da maddi tazminat davası açılabilir. Manevi tazminat davası ise haksız bir fiil veya eylem sonucunda davacı olan kişinin ruhsal bütünlüğünde meydana gelen elem ve üzüntünün giderilmesi amacıyla açılır.
Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırmak hakaret olarak tanımlanmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 14/10/2008 gün ve 170-220 sayılı kararında da belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşlara yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
Hakaret suçunun temel şekli itibariyle cezası 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezasıdır. Ancak hakaretin;
-Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı
-Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı
-Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle işlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
*Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
Hakaret suçu 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesinde Şerefe Karşı Suçlar altında düzenlenmiştir. Hakaret suçu kamu görevlisine hakaret suçu hariç şikayete bağlı bir suçtur. Mağdurun şikayeti üzerine Cumhuriyet Savcılığı tarafından soruşturma başlatılır. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı ceza davasını açmaya yeterli şüphe ve delil elde ederse iddianame hazırlayarak ilgili Asliye Ceza Mahkemesine gönderir. Mahkeme tarafından iddianamenin kabulü kararı ile ceza davası açılır ve kovuşturma aşamasına geçilir. Kamu görevlisine hakaret suçunda ise savcılık makamı şikayet aramaksızın re'sen soruşturma başlatır. Yeterli şüphe, suç şüphesi altındaki kişinin yargılama neticesinde mahkum olma ihtimalinin, beraat etme ihtimalinden yüksek olmasıdır. Savcılık ceza davası açmak için yeterli şüphe mevcut olmadığı kanaatindeyse kovuşturmaya yer olmadığı (takipsizlik) kararı vermelidir.
Kişilik hakları hakaret nedeniyle haksız saldırıya uğrayan kişinin hakları hukuk düzeni tarafından korunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. ve 25. maddelerinde, kişilik haklarına hukuka aykırı biçimde saldırılan kimsenin, hâkimden saldırıda bulunanlara karşı koruma isteyebileceği belirtilmiştir. Bu anlamda saldırı tehlikesinin önlenmesine veya sürmekte olan saldırıya son verilmesine karar verilebileceği belirtilmiştir. Ayrıca saldırı sona ermesine rağmen, olumsuz etkilerinin devam etmesi durumunda, saldırının hukuka aykırılığının tespiti de istenebilmektedir.,
TMK Madde 24- Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır
TMK Madde 25- Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir. Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.
Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil, onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Bunlar kişilik değerlerinin zedelenmesi Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 24, isme saldırı (TMK m. 26), nişan bozulması (TMK m. 121), evlenmenin butlanı (TMK m. 158/2), boşanma (TMK m. 174/2) bedensel zarar ve ölüme neden olma [818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) m. 47, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 56] durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesi (818 sayılı BK m. 49, 6098 sayılı TBK m. 58) olarak sıralanabilir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesi ile 818 sayılı BK’nın 49. maddesi diğer yasal düzenlemelere nazaran daha kapsamlıdır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde; “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” düzenlemesi mevcuttur.
Dava konusu eylemlerin gerçekleştiği ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 49. maddesinde ise; “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır. Hakim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir.” hükümleri yer almaktadır. . Yargılama sırasında 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın “Kişilik hakkının zedelenmesi” başlıklı 58. maddesinde de; “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 24 ve BK’nın 49. (TBK'nın 58.) maddelerinde belirlenen kişisel haklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir. Görüldüğü üzere BK'nın 49. (TBK'nın 58.) maddesi gereğince kişilik hakları zarara uğrayanların manevi tazminat isteme hakları vardır. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. (TBK'nın 58.) maddesi hükmüne göre takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar 22.06.1966 tarihli ve 1966/7 E., 1966/7 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçütlere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. 22. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. (6098 sayılı TBK'nın 58/2.) maddesinin 3. fıkrasında kişilik haklarının zedelenmesi durumunda hâkimin tazminat ödenmesi yerine, diğer bir zararın giderilmesi biçimini kararlaştırabileceği veya hükmedilen tazminata ekleyebileceği; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebileceği ve bu kararın yayımlanmasına hükmedilebileceği düzenlenmiştir.