Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1392 Esas , 2020/542 Karar, 08.07.2020 Tarihli Kararı
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Edremit 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı asil tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacılar vekili 18.04.2013 tarihli dava dilekçesinde; müvekkillerinin murisi müteveffaın kaymakam ....... koruması olarak görevliyken davalının kendisine hakaret ettiğini, olayın yargıya intikali üzerine Edremit 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/266 E. sayılı dosyasında sanığın sabit görülen hakaretleri nedeniyle cezalandırılmasına karar verildiğini ve hükmün açıklanmasının geri bırakıldığını, bu aşamada muris vefat ettiğinden davacıların yasal mirasçı olarak davaya katıldıklarını ve şikayetlerini ilettiklerini, müvekkili ...'ın davalının hakaretleri nedeniyle eşinin ne denli olumsuz etkilendiğini sağlığında gözlemlediğini, çevresince son derece hassas ve iyi niyetli olarak tanınan müteveffanın üzüntüsüne yakından tanık olduğunu, davalının hakaretlerinden davacıya birçok kez yakınan müteveffa eşin ceza davası sonrası tazminat talebinde bulunacağını bildirdiğini, müteveffanın ölümünden iki gün sonra davalının bu kez internet ortamında muris hakkında "Cenabı Allah'ın sopası yoktur, alma masumun ahını elbette çıkar...Cenabı Allah'ın daha temizlendi, sıra öbür mikroplarda" şeklinde ifadeler kullanarak eşi ve çocuklarının manevi değerlerine de saldırdığını, onarılmaz ve tarif edilmez derecede incittiğini, eşini ve babalarını elim bir kazada zamansız kaybeden davacıların psikolojilerinin davalının söylemlerini öğrenmekle bir kez daha alt üst olduğunu, acılarının daha da sarsıcı bir hâl aldığını ileri sürerek, müvekkili ... için 4.000TL, Enis Arslan ve Mehmet Emre Arslan için 1500'er TL olmak üzere toplam 7.000TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Cevabı:
5. Davalı asil 09.05.2013 tarihli cevap dilekçesinde; davaya konu edilen yazıların tarafından yazıldığını ortaya koyabilecek somut verilerin sunulmadığını, merhuma karşı bir husumeti bulunmadığı gibi merhumun sağlığında kendisine husumetinin devam ettiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Edremit 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.03.2014 tarihli ve 2013/190 E., 2014/159 K. sayılı kararı ile; davacıların murisi ......'ın kaymakam koruması olarak görevli iken davalı ... ile aralarında husumet oluştuğu, bu hususta Edremit 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/266 E. sayılı dosyasında davalının cezalandırılmasına karar verildiği, muris Nami Arslan'ın trafik kazası sonucu ölümünden iki gün sonra 31.08.2012 tarihinde davalının MSN paylaşımında "Cenab-ı Allah’ın sopası yoktur, alma mazlumun ahını elbet çıkar, Cenab-ı Allah’ın daha temizlendi, sıra öbür mikroplarda...." şeklinde ifadeler kullanarak davacıların ani bir kaza sonucu babalarını ve eşini kaybetmelerinin acısına daha çok acı katarak incinmelerine sebebiyet verdiği, her ne kadar davalı savunmalarında iddiaları kabul etmemiş ise de gerek taraflar arasındaki husumet, gerekse davacıların murisin ölümünden iki gün sonra bu paylaşımda bulunması ve dinlenen tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere bu yazıyı Nami Arslan'ın vefatı üzerine davalının yazdığını çalışma arkadaşlarının da anlamış olmaları dikkate alınarak ve tarafların sosyal ekonomik durumlarına göre davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Edremit 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı asil temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 15.04.2015 tarihli ve 2014/10153 E., 2015/4783 K. sayılı kararı ile; “…Somut olayda; sağlığında Kaymakamlık koruması olarak görev yapan davacıların murisi ile aralarında husumet bulunan davalının, ölenin ardından onunla ilgili yakışıksız ifadeler kullandığı açık ise de; bu ifadelerin muhatabı davacılar açısından hakaret olarak değerlendirilmesi doğru değildir. Zira nezakete aykırı her söz tazminatı gerektiren saldırı türünden sayılamaz. Ancak bu sözler, sarf eden davalı yönünden söyleyeni ayıplamayı gerektirecek sözler olarak kabul edilebilir. Buna göre mahkemece, ölünün ardından yakışıksız sözler sarf eden davalının kınanması ile yetinilmesi gerekirken, bir kısım manevi tazminat ile sorumlu tutulması dosya kapsamına uygun bulunmamış…” Gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Edremit 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.04.2016 tarihli ve 2016/169 E., 2016/288 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelere ek olarak, “…Yargıtay bozma ilamında da açıkça davalının ölenin ardından onunla ilgili yakışıksız ifadeler kullandığının açık olduğu, bu ifadelerin muhatabı davacılar açısından hakaret olarak değerlendirilmesinin doğru olmayacağı, bu sözlerin davalı yönünden söyleyeni ayıplamayı gerektirecek sözler olarak kabul edilip sadece davalının kınanması ile yetinilmesi ile karar verilmesinin gerektiği belirtildiğinden, böylece bozma ilamında dahi eylemin davalı tarafından yapıldığı yönünde herhangi bir tereddüt oluşmadığı sadece kullanılan sözlerin içeriğinin hakaret kabul edilemeyeceği bu nedenle sadece davalının kınanması ile yetinilmesi gerektiği belirtildiğinden ve hukuk literatüründe kınanma hukuki kararının infazının mümkün olmadığı, ayrıca davalının yukarıdaki yazısında belirtildiği üzere "mikrop" kelimesinin cezai anlamda da hakaret içerebileceği, zira kullandığı kişiyi küçük düşürmek ve onu kötü lanse etmek amacıyla söylendiği, bu yönüyle hakaret eyleminin de haksız fiil olarak kabul edilip söylendiği tarafın kişilik haklarına zarar verebileceği, manevi zarara sebep olabileceği, bu yönüyle de kınanmadan çok manevi tazminat uygulanmasının bozulan manevi dengenin düzelmesi için daha uygun olacağı hukuki kanaatiyle…” gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı tarafından davacıların murisi hakkında kullanılan "Cenabı Allah'ın sopası yoktur, alma masumun ahını elbette çıkar...Cenabı Allah'ın daha temizlendi, sıra öbür mikroplarda" şeklindeki sözlerin davacıların kişilik haklarına saldırı teşkil eden hakaret içerip içermediği ve bu sözler nedeniyle yerel mahkemece davalı hakkında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 58/2. maddesinde belirtilen diğer yaptırımlardan olan saldırının kınanmasına dair kararla yetinilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
A) Öncelikle davalı vekilinin kişilik haklarına saldırıda bulunulmadığına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi gerekmektedir.
12. Bilindiği üzere hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır.
13. Davalı vekilinin kişilik haklarına saldırıda bulunulmadığına yönelik temyiz itirazları bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olduğundan, davalı vekilinin bu husus hakkında temyiz talebinde bulunmasında hukuki yararı yoktur.
14. O hâlde davalı vekilinin kesinleşen bu yöne ilişkin temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir. B) Diğer temyiz itirazlarına ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
15. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
16. Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil, onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu, tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan, acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasalar manevi tazminat verilebilecek bazı olguları özel olarak düzenlemiştir.
17. Bunlar kişilik değerlerinin zedelenmesi (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 24), isme saldırı (TMK m. 26), nişan bozulması (TMK m. 121), evlenmenin butlanı (TMK m. 158/2), boşanma (TMK m. 174/2) bedensel zarar ve ölüme neden olma ( Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) m. 47, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 56) durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesi (818 sayılı BK m. 49, 6098 sayılı TBK m. 58) olarak sıralanabilir.
18. 4721 sayılı TMK’nın 24. maddesi ile 6098 sayılı TBK’nın 58. maddesi diğer yasal düzenlemelere nazaran daha kapsamlıdır.
19. 4721 sayılı TMK’nın: 24. maddesinde; “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” 25. maddesinde; “Davacı, hakimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir. Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir. Davacının, maddi ve manevi tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekaletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır. Manevi tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez. Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.”
20. Dava konusu paylaşımın yapıldığı ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 58. maddesinde ise; “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” Hükümleri yer almaktadır.
21. TMK’nın 24 ve TBK’nın 58. maddelerinde belirlenen kişisel haklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir.
22. Görüldüğü üzere TBK’nın 58. maddesi gereğince kişilik hakları zarara uğrayanların manevi tazminat isteme hakları vardır.
23. Önemle vurgulamak gerekir ki, şeref ve haysiyete yönelik saldırılar kişinin ölümü sonrasında gerçekleşirse ölenin kişilik hakkının ihlal edildiği söylenemez. Çünkü TMK’nın 28. maddesiyle kişilik ölüm ile sona erer. Ancak ölenin şeref ve haysiyetine yönelen saldırılar onun yakınlarının kişilik hakkına saldırı teşkil eder. Bu tür saldırılar karşısında ölenin yakınları, kendi kişilik haklarının ihlaline dayanarak TMK’nın 25. maddesinde belirtilen davaları açabilir (Yıldız, O. A.:Şeref ve Haysiyete Yönelik Saldırılar Karşısında Kişilik Hakkının Korunması, Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Arş. Gör. Ceren Damar Şenel Armağanı,Cilt: 5, Sayı: 1, Nisan 2020, Sayfa: 3675).
24. Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay incelendiğinde; Davacıların murisi Nami Arslan'ın kaymakam koruması olarak görevli iken davalı ile aralarında husumet oluştuğu, bu hususta Edremit 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/266 E. sayılı dosyasında davalının mahkûmiyetine karar verildiği ve hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı, murisin trafik kazası sonucu ölümünden iki gün sonra da 31.08.2012 tarihinde davalının "Cenab-ı Allah’ın sopası yoktur, alma masumun ahını elbet çıkar, Cenab-ı Allah’ın daha temizlendi, sıra öbür mikroplarda...." şeklinde MSN paylaşımında bulunduğu hususu uyuşmazlık dışıdır.
25. Davacılar murisinin ölümü sonrasında davalı tarafça internet ortamında paylaşılan bu sözlerin özellikle kullanılan “mikrop” kelimesi dikkate alındığında küçük düşürücü ve incitici olduğu kuşkusuz olduğu gibi; olayın oluş şekli, söylenen sözlerin içeriği ve tarafların durumu birlikte değerlendirildiğinde bu sözlerin nezakete aykırı sözler olarak kabulü mümkün görülmediğinden kınama ile yetinilmesi uygun düşmeyecektir.
26. O hâlde ölenin şeref ve haysiyetine yönelen saldırılar onun yakınlarının kişilik hakkına saldırı teşkil edeceğinden, bu tür saldırılar karşısında ölenin yakınları, kendi kişilik haklarının ihlaline dayanarak TMK’nın 25. maddesinde belirtilen davaları açabileceğinden mahkemece davacılar lehine manevi tazminata hükmedilmesi isabetlidir.
27. Zira, TBK’nın 58. maddesi gereğince kişilik hakları zarara uğrayanların manevi tazminat isteme hakları vardır.
28. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece yukarıda açılanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.
29. Ne var ki, Özel Dairece tazminat miktarı yönünden bir inceleme yapılmadığından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1) Davalı vekilinin kişilik haklarına saldırıda bulunulmadığına yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE (III-A),
2) Diğer temyiz itirazlarının reddi ile direnme uygun olduğundan, davalı vekilinin hükmedilen tazminat miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, (III- B), 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 08.07.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.